Bu hafta sonu yaptığım bahislerde şansın da yardımıyla büyük oranda başarı sağladım. Cuma günü Fenerbahçe maçından, cumartesi günü Liverpool ve Real Madrid maçlarından ve Bundesliga'dan... Pazar günü ise asıl kazanç günümdü. Yaklaşık 10 tane bahis yapıp 1 tanesi hariç hepsini tutturdum. Çok fazla para koymayı sevmediğim için 1 tanesi hariç kuponlarım en fazla 3 TL tutarındaydı.
Liverpool, bu yıl belki de en çok para kaybettiğim bahislerde başrolü kimselere kaptırmamıştı. Liverpool ve Everton arasında 2 haftada oynanan 3 derbi maçında da Liverpool'a oynamıştım gözüm kapalı.
Anfield Road'taki kupa maçı
1-1 bittiğinde, Liverpool bunun öcünü lig maçında alır deyip, o maçın da berabere bitmesiyle yıkıldığım; lig kupası rövanşında ise Liverpool kesin tur atlar düşüncesiyle bir kez daha güvenip bir kez daha hüsrana uğradığım Liverpool'a. Hafta sonu ak sakallı bahisçi dede, Liverpool'a oyna diye tutturduğunda, gaza gelip son kez oynamaya karar verdim Liverpool'a. Eğer yine beni hüsrana uğratırlarsa bundan sonra
yalnız yürüyeceklerdi. Yalnız yürümek istemeyen Liverpoollular, Manchester United karşısında hem de deplasmanda
4-1 ile kazanırken her gol sonrası gelen paraların katlanması beni mest etmişti.
Pazar günü maçlar oynanırken, bu haftanın ne kadar bereketli geçtiğini düşünüyordum içimden. Hemen,
Bülent Abi'nin hafta sonu yayınlanacak maçları belirttiği
hafta sonu futbol köşesine girip, hangi maçı canlı izlerken bahis oynamalıyım diye baktım. Gözüme ilk çarpan
Atletico Madrid'in Vicente Calderón'daki Villarreal ile oynayacağı maç oldu.
Atletico Madrid'in fark atacağını düşündüğüm maç için, Atletico Madrid galibiyetine oynadıktan sonra, Galatasaray maçının bitimini beklemeye başladım. Galatasaray maçı biter bitmez maçı açtığımda Villarreal 1-0 öndeydi. Ben Madrid'in kulaklarını çınlatırken, o esnada kardeşim aydınlatıcı bilgileri verdi.
Forlan 3.dakika içinde bir penaltı kaçırmış, Villarreal kalecisi de penaltı sonrasında panterleşerek muhteşem bir oyun oynuyormuş. Maçın izlediğim bölümleri kadarıyla, kaleci gerçekten de muhteşem oynadığına ben de hak verdim.
Atletico Madrid Maçı bir anda 3-2'ye getiriverdi. Ne olduysa bundan sonra oldu. Hafta sonu oynadığım bahisler içerisinde en büyük parayı
85'inci dakika oynanırken Madrid'in dördüncü golü bulacağına yatırdım hemen.
Madrid 3 dakika içerisinde 2 si
Forlan ile olmak üzere toplam 4 gol pozisyonunu heba ettiğinde, saç baş yoluyordum televizyon karşısında. Villarreal son 2-3 dakika yüklenir,
Aguero ile Forlan ikilisi son 2 haftadır yaptıkları gibi harika
kontra atağa çıkar ve tabelayı dörtlerler düşüncesiyle ümidimi yitirmemiştim. Nitekim tahminlerimin büyük bir kısmı gerçekleşti. Villarreal son 2-3 dakika yükenirken, Aguero - Forlan ikilisi muhteşem şekilde kontra atağa çıktı. Aguero orta saha çizgisinin taç çizgisiyle kesiştiği noktada topu o kadar güzel kontrol edip
Forlan'ın önüne o kadar güzel yuvarladı ki, koltuğumdan fırlayıp
Forlan'ın topu kaleye doğru, yakınında tek bir rakip olmadan 35 metre sürmesine eşlik ettim bende. Maçın 92'inci dakikası içerisinde gerçekleşen o anlarda,
ganyan oynayan amcaların start-finish düzlüğünde neden bağırdıklarını anlamış oldum. İçimden fırlayan kazanma arzusu, ağzımdan çıkan
hadi olum, yürü olum nidalarının tek sebebiydi belkide.
Diego Forlan, 35 metrelik koşusunu bitirip kaleci ile arasındaki mesafe 2 metreye indiğinde,
"vuuuuurr!" diye bağırmamla,
Forlan'ın bir forvet oyuncusunun hayatında yapabileceği en mantıksız, en saçma vuruşla topu auta atması bir oldu. Akıllı TV'de ya da bazı spor kanallarında gösterilen en komik gol kaçırma videoları içinde kendine yer bulacağından emin olduğum o vuruş, bir taraftan
Forlan'a olan güvenime, bir taraftan da büyük paralar kaybetmeme neden oldu.
Maçın üzerinden 2 gün geçti ama sinirim hala devam ediyor. İnşallah perşembe günü Hamburg oyuncuları
Forlan gibi
beceriksiz olurlar, sinir stres yerine sevinç kaplar içimizi.