Pazar'dan Salı'ya... Yazının gecikmesinin müsebbibi
beera ile bende gizli... Enteresan bir benzetme olacak ama resmen Beşiktaş'ın gol yemediği dakika kadar zamanı yolda geçirdik beraber.
Son golünü ligde Kasımpaşa'dan penaltıdan yedi Beşiktaş... O maçın üstüne Eskişehirspor (D), Ankaragücü, Trabzonspor (D), Fenerbahçe ve Sivasspor (D) maçlarını oynadı. En iyimser tahminle Beşiktaş'ın 7-10 puan arasında toplayabileceğini ve en az 5 gol yiyeceğini düşünenler çoğunluktaydı. Ancak 15 puanı kaptı götürdü Beşiktaş en iyi orta saha kurgusuyla oynayarak.
Artık kemikleşmiş cümleleri tekrar etmenin manası yok. Bu takımdaki olumlu değişiklik kesinlikle en uçtaki adamın Bobo olarak değişmesi, zira Nobre son golünü geçen sene Hacettepe'ye 07 Mart 2009'da atmıştı. Zaten Nobre'nin yönetime küfür edilmesini sağlayan yeni sözleşmesinin imzalandığı tarih de 24 Nisan 2009. Pancu'nun da benzer sebeplerden dolayı Beşiktaş'da sıkıntıya girdiğini unutmamak lazım. Bu nokta Beşiktaş'da oyuncu yönetimi konusunda bilgisizliğin ve tecrübe eksikliğinin göstergesidir.
Ekrem Dağ gibi kabiliyetine kota konmuş futbolcular Beşiktaş tarihinde fazlasıyla yer almıştır. Anadolu kulüplerinin ortada sıkışmış topçularını Beşiktaş rotasyona sokar ve onlardan ortalama bir kral yaratmaya çalışır. Aslında buraya klasik olan cümleyi oturtmak gerekirü "savaşı generaller değil askerler kazanır". H.Cuper'in de kovulmadan önce böyle bir laf ettiğini hatırlıyorum Inter’de. 2000'lerin başında kadrosu ciddi ciddi generaller ordusuydu Inter’in ama aldığı sonuçlar tam anlamıyla rezillikti. İşte bu yüzden, her takımın Ekrem Dağ gibi erlere ihtiyacı var.
Maçın analizine gelemedik aforizmalarla uğraşmaktan. Top rakipteyken Beşiktaş nasıl ahtapot gibi kapanacağını biliyor, kanatlardan göbeğe kadar oyunu istediği yere sıkıştırabiliyor, rakibi oyunu yelpaze gibi açıyor da olsa (bkz. Manchester United) kademe anlayışı ve Ernst-Fink ikilisinin maçın tamamına yakınında bunaltıcı baskıları oyun yapısını hep bozuyor rakibin. Musa Aydın'ın ve Sezer Badur'un maç boyu bir-iki pozisyon haricinde gözükmemesinin nedeni de bu. Ek olarak Tabata'nın da öne doğru oynamak istemesi ve sayısı bir elin parmağını geçmese de risk almak istemesi güzeldi... Ama Delgado'yu bu kadar çok özleteceğini hiç düşünmemiştim açıkçası.
Nihat'la futbolcuları bitirelim isterseniz. Bence bu sezon bu kadar isteksiz ve güçsüz bir oyuncu daha yok Beşiktaş'da. Ya tatilden ya da askerden dönememiş hala maalesef. Döndüğü gün (bir gün döner inşallah!) bayramımız olsun... İbrahim Kaş'ın Nihat'dan daha fazla isabetli pas ve orta hatta asisti yapmasının nedeni, Nihat'ın toptan sürekli kaçması ve sağ çizgiye hapsolmuş şekilde orta sahanın önünde oynamasıdır. Bir teknik direktör güven kazandırmak uğruna 1 kişi eksik oynamayı göze almamalı bence. Bobo ve Tello yavaş yavaş kendilerini bulurken, bir de Holosko ve Delgado döndüğünde yabancı kontenjanı hesaplarının baş ağrıtacağı kesin. Ancak, bu ince hesaplar Nihat'ın forma şansı bulması için tek fırsat olabilir.
Son paragraf; fotoğrafını masama koymak istediğim Mustafa Denizli için... Kendisine inancım kalmadığı her anda tövbe edip Mustafa yoluna girmekten yoruldum. Kendisi yüzünden bu sene her küfürümü geri alıp cebime koydum, şimdi de vesikalığını büyütüyorum Denizli'nin. Her sinirlendiğim anda onun fotoğrafına bakıp feyz almayı umuyorum. Şampiyonlar Ligi’de 4 puan ve ligde üst üste 24 puan. Bildiği varmış demek ki "kargalar bana yol gösteremez" sözünü sarf ederken.
p.s. Muhtemelen 2 aya kadar kendisini yine "yaratıcılıktan uzak, yaşlanmış antrenör" olarak nitelendireceğim ama bunu bana sezon sonunda yedireceğinden emin olmaya başladım.