26 Ağustos 2010 Perşembe

Vizyon???

Avrupa kupalarında bırakın martı, eylülü bile göremedik. Bu hezimetin tek suçlusu yönetimdir; kimse futbolculara, FR'ye laf sölemesin. Eğer koskoca Galatasaray'ın gol atması gereken maçta tek bir forveti varsa, üstüne bir de yedekler Aykut, S.Kurtuluş, Musa Çağıran, Aydın, Emre Çolak'dan oluşuyorsa elenmemek süpriz olurdu.

Adnan Polat otursun düşünsün şimdi. Adının kendi adından daha çok anılmasından rahatsız olduğu için Haldun Üstünel'in kellesini alan, sırf bu yüzden doğru düzgün tek bir transfer yapamayan Polat bakalım kimlere b.k atacak şimdi... Yönetimin tamamını küstüren bir adam bütün yönetimin kellesini bile kopartabilir.

Aferin başkan, efsane başkan olacaksın derken iyi anlamda olmanı istedik, bu kadar kötü anlamda değil.

Benim asıl merak ettiğim yarın ve sonrası. Avrupa kupalarına çok erken veda eden başka bir takım olan Olympiakos, buna rağmen sezonun geri kalanını ve Şampiyonlar Ligi vizesini garantiye almak için; David Fuster, Marko Pantelic, Krisztian Nemeth, Albert Riera ve Dennis Rommedahl gibi yıldızlara imza attırırken, bakalım Polat hangi genç yıldızları alacak??? Ben şahsen ortamı iyice dağıtıp Elano'yu da elden çıkartacak diye düşünüyorum.

Siz siz olun, yeni Bratu'lara, Tamas'lara hazırlıklı olun derim..

Kuralar Ne Der?

Öncelikle Bursaspor'un Real Madrid hayalinin gerçekleşmediğini, onun yerine Old Trafford yollarının gözüktüğünü belirteyim. Ancak Bursaspor fena kura çekmediğini de belirtmek lazım. Kura sonrasında sıcağı sıcağına yorumlarımı paylaşayım. Bakalım tutturma yüzdesi nasıl çıkacak...

Son 16'ya kalacaklar

Inter, Tottenham, Lyon, Benfica, Manchester United, Valencia, Barcelona, Rubin Kazan, Bayern, Roma, Chelsea, Marseille, Milan, Real Madrid, Arsenal ve Braga.

Avrupa Ligi yolu gözükenler

Werder Bremen, Schalke 04, Bursaspor, Panathinaikos, CFR Cluj, Spartak Moskova, Auxerre ve S.Donersk.

Eve dönecekler
Twente, H.Tel Aviv, Rangers, FC Kopenhagen, Basel, Zilina, Ajax ve Partizan

İhtimallerin İhtimalleri

Bu akşamki maçların olası sonuçları dahilindeki tahminlerim aşağıdadır. Bakalım kaçı tutacak...

(1) Fenerbahçe - Paok

Fenerbahçe eğer elenirse; Aykut Kocaman'ın ipi hemen çekilmez ama buna zemini hazırlar Aziz Yıldırım. Seneye kesinlikle yabancı hoca getirilir başa. Diğer taraftan, elenme sonrasında gündem değişsin diye hemen bir flaş transfer açıklanır.

Fenerbahçe eğer turu geçerse, Aykut'un koltuğu en az 3 ay daha garanti altındadır. Rıdvan Dilmen bayram yapar :).

(2) Beşiktaş - Helsinki

Beşiktaş elenirse, Schuster'e birşeycikler olmaz. Başkan hemen bir transfer patlatıp, olayı kapatmak ister ve başarılı da olur. Bence Çarşı karışmaz çünkü geçen sene "Yeter Yıldırım Demirören Yeterrrr!" diye bağırırken bu sezonki transferler sonrasında bir anda başkanın hayranı oluverdi bir kısmı dışarıdan gözüktüğü kadarıyla.

BJK turu geçerse, öncelikle Yıldırım Demirören dört köşe olur ama transfer yapmaz. Beşiktaşlı kardeşlerim de aynı bizim geçen sene yaptığımız gibi oturup dua ederler sakatlık olmasın bu sezon diye. Bizim dualarımız kabul olmadı, inşallah onlarınki olur..

(3) Galatarasay - Karpaty Lviv

Galatasaray elenirse, transfer yapılmaz, yapılsa da yalandan biri gelir. Hem yeniçeriler (yerli futbolcular) hem de padişah (Adnan Polat) kendi kellelerini kurtarmak için FR'nin kellesini almak için oyunlarını arttırırlar. Bu da Galatasaray'ı 15 sene öncesine götürür. Elindeki Derwall'in değerini bilmeyen yönetim, yeni Derwall bulacağınız benzeri cümlelerle yeni hocalar için bol bol para harcarlar, bir bakarsınız 2012 kriterlerinden bahseden kalmaz.

Galatasaray tur atlarsa, sıcak para girişi olacağı için 1-2 yıldız transferi yapılır yarın sabah. Böylelikle Adnan Başkan paçayı kurtarır, FR de biraz rahatlar. Ama bu işten en kazançlı çıkacaklar, yurtdışında Galatasaray için futbolcu arayan ve 2 aydır bir işi bitiremeyen profesyoneller (!!!) yani Adnan Sezgin ve menajerler olur.

(4) Trabzonspor - Liverpool

Elensin ya da turu geçsin farketmez, Şenol Güneş takımda kalır ve bu sezonun en önemli şampiyonluk adayı olarak yola devam eder. Eğer turu geçerse, geçen sene Fenerbahçe'den aldığı öcünün yanına bir de Liverpool'la açık olan hesabı kapamanın verdiğini hazzı koyar, Avrupa'da gecenin en çok konuşulan takımın teknik direktörü olarak tebrikleri kabul eder...

Trabzon'a Gelirken, Liverpool

Hayatını tribünlere adamış futbolseverlerin Liverpool için daima içinde beslediği bir sevgi vardır. You Will Never Walk Alone çığlıklarıyla inleyen Anfield Road'da o anı yaşamak bir çoğumuzun hayalidir şüphesiz.

Peki Liverpool taraftarının hayali nedir? Torunlarına anlatacakları ve benzerine bir daha rastlanma olasığının çok düşük olduğu, İstanbul'da kaldırdıkları Şampiyonlar Ligi kupası onlar için yeterli mi? Bir çoğumuz için bu kesinlikle yeterli belki ama onlar için yeterli olmadığı, hayallerinin en tepesinde Premier Lig şampiyonluğu olduğu gün gibi aşikar.

Toplamda 18 kez şampiyonluk yaşamış ancak en son 1989-1990 sezonunda kupayı kaldırmış Kırmızılar'ın çektiği hasreti benzer bir hasreti 14 sene boyunca çekmiş biz Galatasaraylılar anlar belki de en iyi.

Liverpool, bu hasrete son vererek taraftalarının hayallarini gerçekleştirmeye çok ama çok yaklaşmıştı 2 sene önce. Çoğu futbolsever geçtiğimiz sezonu bu hasretin sona erme ihtimalinin en yüksek olduğu sezonlardan biri olarak yorumluyordu sezon başlamadan önce. Ama kötü başlanan ve kötü bitirilen bir sezon sonrasında Şampiyonlar Ligi vizesi bile alamayıp kendilerini Avrupa Ligi elemelerinde buldu Liverpool taraftarı.

Peki ya bu sezon?... Rafa Benitez'in kaçarcasına gidişi sonrası takımı devralan Roy Hodgson'ın işi geçmişte olduğundan da zor. Sezon başında, Rafa'nın yanı sıra Albert Riera da kaçıp Olympiacos'un yolunu tuttu. Üstüne karşılığında Poulsen (!) alınsa da Aquilani gibi bir ön libero Juve'ye kiralandı. Hali hazırda da Javier Mascherano'yu büyük kulüplere pazarlamaya çalışan bir Liverpool yönetimi ile karşı karşıya Hodgson. Javier için Barcelona dedikoduları dolaşırken, Rafa araya girip hem Javier hem de Kuyt için Liverpool'un kapısını çalmaya hazırlanıyor. Rafa, bu iki oyuncuyu İtalya'ya götürürse, üzerine bir de çeyrek depoyla (Mascherano, Gerard, Torres ve Agger yok) mücadele edecekleri Trabzonspor karşısında mağlubiyet alıp Avrupa Ligi'ne veda ederlerse, Roy Hodgson dükkanı kapatıp gitsin bence. Çünkü mu mağlubiyetin sonucunda transfer sezonu kapanmadan Torres'in de takımdan ayrılması içten bile olmaz.

Anlayacağınız, içindeki Liverpool aşkı yüzünden Real Madrid'i geri çeviren Gerrard'ın zaten hali hazırda çektiği açısı daha da artacak, taraftarların kurdukları hayallerin gerçekleşme olasılığı ise daha da azacak. Ama eminim ki herşeye rağmen Anfield Road "You Will Never Walk Alone" nidalarıyla yankılanmaya devam edecek.