1 Ekim 2009 Perşembe

The Champions

Öncelikle Doğan Medya Grubu'nun kulaklarını bol bol çınlatarak başlayayım yazıya. Dünya futbolunun en önemli üç organizasyonundan biri olan Şampiyonlar Ligi'ni neden şifreli kanaldan (!) gösterdiklerini anlayabilmiş değilim. Ticari açıdan çok akıllıca bir yatırım diye düşünmeleri gayet doğal ama Türk takımlarının maçlarının şifresiz yayınlanacağını bile bile diğer maçları izlemek için D-smart almaz Türk insanı. Zaten Lig TV için yeteri kadar para öderken, üstüne 2 haftada 1-2 maç izlemek için o kadar parayı D-Smart'a vermezler. Bu noktada devreye justin.tv girer, forumlarda linkler dolaşır ve maçları bedavaya çatır çatır izlerler. Bu tezimi kanıtlamak için D-smart satış rakamlarına ulaşmaya çalışıyorum. Ulaştığım an, bu bilgileri sizlerle paylaşacağım.

Gelelim fasulyenin faydalarına.

Şampiyonlar Ligi bu sene tatsız tuzsuz geçecek gibi geliyor bana. Bir üst tura çıkacak takımların %80'i ilk iki haftadan belli oldu. Hatta Real Madrid, Barcelona, Chelsea ve Manchester United daha maçlar başlamadan tur biletini ceplerine koymuşlardı.

İkinci haftanın geride kaldığı bu güzel futbol sahnesindeki en büyük hayal kırıklıkları kuşkusuz Liverpool, Atletico Madrid ve AC Milan.

Atalarımız çok doğru söylemiş, balık baştan kokar... Milan Amerika'daki turnuvada oynadığı futbol ile bu sezon başarıdan çok uzak olacaklarını fazlasıyla hissettirdiler bize. Nitekim hem kendi liglerinde hem de şampiyonlar liginde aldıkları sonuçlarla kimseyi yanıltmadılar. Milan bu sezon iddaa kuponlarımın vazgeçilmez bir parçası oldu. Bültende Milan'ı gördüğüm an, hiç tereddüt etmeden karşı takıma yatırıyorum paraları.

Liverpool için de benzer cümleleri kurmak mümkün. Geçtiğimiz sezon az daha son veriyorlardı premier ligdeki şampiyonluk hasretlerine. Belki de ilk defa bu kadar yaklaşmışlardı kupaya. Ama son haftalardaki Manchester United fırtınası heveslerini kursaklarında bıraktı. Şampiyonluğa bu kadar yaklaştıklarını gördükten sonra, bu sezona çok kaliteli futbolcuları transfer ederek güçlerini katlayıp ligin ilk haftasından itibaren ligin tozunu attıracaklarını düşünüyordum. Ama benim düşüncelerimiz tam aksine, Xabi Alanso ve Arbeloa'yı Real Madrid'e, J.Pennant'ı ise Zaragoza'ya gönderdiler. Torres'in tek başına mucizeler yaratmak için çabaladığı forvet hattına tek bir takviye yapmamaları sonu hazırladı kanımca. Premier Lig'in ilk iki haftasında bu sorunun yol açtığı puan kayıpları kaçınılmazdı. Daha sonraki haftalarda aldıklar farklı galibiyetler kimseyi kandırmamalı. Anfield Road'da 1-0 ile zor geçtikleri Debrecen, bu hafta kendi evinde 4 gol yedi Lyon'dan. Fiorentina'da bu sırada boş durmayım Liverpool'a 2 golle güle güle dedi.

Atletico Madrid için yorum yapmaya gerek yok aslında. Son 5 yıldır her sezon başında kendi kendime Atletico'nun senesi olacak bu sene diyorum. Ama adamlar bana inat yaparcasına her sene berbat başlıyorlar sezona. Sonraki dönemlerde ise bu kötü başlangıcın izlerini silmek için çabalayıp orta sıralarda bitiriyorlar ligi. Forvet hattında Aguero ve Forlan, arkalarında Simao ve Maxi Rodriguez'i barındıran bir futbol takımı nasıl olur da önce Apoel ile kendi evinde berabere kalır, sonra da Portekiz'den mağlubiyetle döner. Yapılan onca transfere, harcanan milyonlara yazık. Ama hala iddaalıyım, eğer iyi bir hoca bulurlarsa şeytanın bacağını mutlaka kıracaklar bir kaç sene içinde.


Bu takımların aksine, Barcelona, Real Madrid dolu dizgin gidiyor. Ve emin olun vitesi boşa atmış şekilde oynuyorlar maçlarda. Her maça ayrı kadro ile çıkıyor, farklı kurgular deniyorlar. Yata yata tur atlayacaklarını kendileri de biliyor. Çeyrek finali, hatta yarı finali düşündükleri için şimdiden planlama yapıp takımın bütün oyuncularını hazır tutmak istiyor, farklı oyun sistemleri deneyerek maçların kritik anlarında düğümü çözecek alternatifleri çoğaltmak için uğraşıyorlar.

Beşiktaş konusuna girmeye gerek duymuyorum. Hala sözümün arkasındayım. Mustafa Denizli Fenerbahçe'de yakaladığı 6-0'lık mağlubiyet serisini 12'ye çıkartacak bu sene. Olan da Rüştü'ye olacak. Önündeki defans ve orta sahanın hatalarını konuşmayan medya Rüştü'ye yüklenecek. Rüştü'yü çok severim, en önemli Türk kalecileri arasında yer alır yerel futbol tarihimizde. Biraz ağır olacak ama inşallah şahane maçlar çıkartıp medya şaklabanlarını haksız çıkartır, yerin dibine sokar....

28 Eylül 2009 Pazartesi

Lig TV ve Ofsayt Çizgileri

(* Arşiv)

Hafta sonunda Fenerbahçe taraftarı nişanlım ile birlikte Antalyaspor - Fenerbahçe maçını izliyoruz. Antalya'nın 1 puanı alacakken hayatımda gördüğüm en saçma sapan golle 3 puanı Fenerbahçe'ye hediye ettiği maçı. Bu aslında öyle bir golki, bırakın profesyonel ligleri, ne amatör kümede ne de halı saha maçında yenir. Antalyaspor sanki ligin son maçı ve 3 puan alamazsa küme düşecekmiş gibi yüklendi korner pozisyonunda. Utanmasalar kaleciyi de çıkartacaklardı kafayla çatala giden güzel bir gole imza atsın diye.

Neyse, bu konuyu daha fazla uzatmadan asıl konuya gelelim. Fenerbahçe'nin ikinci golünden sonra maçı anlatan Melih Bey'in ağzından çıkan "golün değişik açılardan görüntüsünü olaylar yatışır yatışmaz izleyeceğiz" cümlesinden sonra nişanlıma dönüp gol kesinlikle ofsayt dedim. Buz gibi gol işte bir kere de fenerbahçeye çamur atma bakışı attıktan sonra neden diye sordu.

(* Arşiv)

Yaklaşık 2 sene önce Ankara'da Gençlerbirliği Oftaş ile Fenerbahçe arasında Ankara'da oynanan Süper Lig maçında Fenerbahçe Semih ile bir pozisyon yakalamıştı. Top Semih'in ayağına gelir gelmez ofsayt diye bağırıp pozisyonun tekrarını beklerken Lig TV mikrofonlarından "sevgili futbolseverler, pozisyon tekrarını 5 dakika içinde ekranlarınıza getireceğiz" cümlesi duyuluyordu. Sabrettim ve 5 dakika bekledim. Pozisyon tekrarı yapıldığında Lig TV'nin en az 2 metre ofsayt olan pozisyon için çizdiği muhteşem ofsayt çizgisi ile Semih'in ofsaytta olmadığının gözüktüğüne şahit oldum.

Antalyaspor maçında da Lig TV spikerinin golü izlemek için biraz beklememiz gerektiği söylemesi beni bir hayli kıllandırmıştı bu yüzden. Pozisyonu gösterecekleri anı dikkatle beklerken televizyonun yakınına yanaştım ve nişanlıma dikkatle izle dedim. Ve beklenen an geldi, hem de öyle bir geldi ki, koyu fenerbahçe taraftarı olan nişanlım bile ağzından yuhhh, böyle ofsayt çizgisi mi olur sözlerinin çıkmasına engel olamadı. Semih'in bir iki adım ile Guiza'nın ve topun önünde olduğunu gizlemeye çalışmak yayıncılık ahlakını ne kadar yansıtıyor acaba?

Sonuç olarak pozisyonun ofsayt olup olmaması Fenerbahçe'nin bu maçı kazanmayı hakettiği gerçeğini değiştirmez. Antalyaspor'un yaptığı bu amatörce hatanın da bir telefasi olmaz ama Lig TV'nin yaptığı bu saygısızlık ne ilk ne de son, ve bu da ben ve benim gibi futbolseverleri çileden çıkartıyor.

Yazık...