30 Ağustos 2009 Pazar

Come on Chelsea!!!

Son bir kaç gündür ciddi şekilde gribal enfeksiyon geçiriyorum. Öksürük, hapşırık derken vücudumda derman kalmadı resmen. Bütün gün koltukta uzanıp TV izlemekten başka da çarem yok ne yazıkki. Ama bu hastalık, cumartesi günümün futbolla geçmesine bir araç olmuş oldu.

Chelsea - Burnley maçı ile başladı futbol günüm. Ancelotti aşısının tutmayacağını düşündüğüm Chelsea, beni şaşırtmaya devam ediyor. Yakın arkadaşlarım benim uzun süredir Chelsea taraftarı olduğumu bilirler. Chelsea'ye hayranlığım Galatasaray'ın 5-0 mağlup olduğu dönem öncesinde başlamıştı. Bu mağlubiyet bile sempatizanlığımı sonlandırmaya yetmedi. Sadece belirli bir süre kızgın kaldım Mavilere. Bu konu hakkında konuşmaya biraz daha devam edersem yazının amacı sapacağından, biz en iyisi Chelsea - Burnley maçına geri dönelim.

Burnley'in Manchester United ile yaptığı maçın tamamını canlı olarak izledikten sonra, Burnley'in bu sezon oynayacağı maçların az gollü geçeceği izlenimine kapılmıştım. Nitelim oynadıkları toplam 3 maçta 2 gol atıp 2 gol yediler sadece. Bu seriye Chelsea maçını da dahil ederek devam edeceklerini düşünenlerin sayısı oldukça fazlaydı İngiliz basınında. Bu genel düşüncenin aksine maçın çok tempolu ve Chelsea'nin farklı galibiyeti ile sonuçlanacağını düşünüyordum. Nitelim öyle de oldu. Chelsea hem ona olan güvenimi boşa çıkarmadı, hem de bahis kuponumunda Evsahibi +2.5 bahisiminin yanına artı işareti koymama imkan sağladı.

Maç, çok tempolu başladı. İlk 15 dakika geride kaldığında, Chelsea'nin net 3 gol pozisyonunun yanı sıra Burnley'in de 2 gol pozisyonunu izleme fırsatı bulmuştuk bile. Ancak 15'inci dakikadan sonra Burnley kendi sahasına kapandı, Çanakkale geçilmez taktiği ile gol yiyeceği dakikayı mümkün olduğunca ileriye çekmeyi çalıştı. Bu taktik işe yarıyor gözüküyordu. Ama ilk yarının sonunda Drogba'nın Anelka'ya "al kardeşim, dokun topa sonra da gel gol sevincini paylaş benimle" pasıyla Chelsea 1-0 öne geçtiğinde ikinci yarı başında farklı bir taktik uygulamak zorunda olacaklarının farkındalığı ile gittiler soyunma odasına.

İkinci yarı başladığında Burnley açık futbol oynamaya çalışırken, 5 dakika içinde önce Ballack'ın kafasıyla, daha sonra da A.Cole merkezli bir füzeyle bir anda 3-0 geriye düşünce ne açık futbol kaldı ne de direnç..! 3-0'dan sonra stand by modunda geçen bir maç izledik. Zaten maç da bu skorla sonuçlandı.

Ancelotti'nin "önce savunma sonra gol" felsefesiyle bir sezon nasıl geçer diye düşünürken, Ancelotti oynattığı bu seyir zevki yüksek futbol ile beni şaşırtmaya devam ediyor.

Bu arada Burnley kalecisi Brian Jensen'e ayrı bir parantez açmak lazım. Bodyguard kıvamındaki vücuduna göre çok çevik bir kaleci. Eğer o olmasaydı Chelsea bu maçı 6-0, 7-0 gibi tarihi bir skor ile kazanabilirdi.

1 yorum:

csyasoo dedi ki...

Bu sezonun her kupada en büyük adayı bana göre.