Dün gece evde oturmuş televizyon izlerken, kardeşim bir anda kumandayı alıp Lig TV'yi açtı. Neden bu kadar zevksiz bir maçı izleme arzusu duyduğunu anlamaya çalışırken, Tello'ya
atılmış diyerek açıklamasını da yaptı. Yurdum taraftarı ne kadar yaratıcı ya deyip bastım direkt kahkahayı. (Bu arada, söz konusu maddenin bir jank kapağı mı yoksa havalandırma kapağı mı olduğu hala netleştirilebilmiş değil.)
Sonra, bi anda bir merak sardı. Acaba en ilginç yabancı maddeler nelerdir diye, hatırladıklarımı bir kenera yazıp, hemen başladım araştırmaya...
Avrupadaki olaylar içerisinde; Figo'nun Barcelona'dan Real Madrid'e gittiği ilk sezonda, Nou Camp tribünlerinden atılan derisi yüzülmüş domuz kafası, 2001 yılında Inter taraftarının Atalanta taraftarlarının elinden alıp maçın son 15 dakikası içinde sahaya olmasa da tribünden aşağıya attıkları 2 adet motorsiklet ile birlikte en efsane yabancı maddelerdir bence.
Ülkemizde; yabancı madde kültürünün en önemli unsurlar bozuk para ve çakmaktır. Ancak gün geçtikçe yeni yeni maddelerle tanışıyoruz yaratıcı taraftarlar sayesinde.
Yabancı madde atılmasının mantığını hiçbir zaman anlayamamışımdır. Atan insanın nasıl bir zevk aldığı, attıktan önceki ve sonraki ruh halini. Örneğin, bozuk para yağmuru... 30 TL olan bilet fiyatları çok pahalı deyip 5 -10 TL'nin hesabını yapan insanlar, maç içinde en az hesabını yaptıkları tutarlar kadar bozuk para yağdırıyorlar sahaya. Acaba bozuk parayı, hakeme isyan olarak değil de, teşvik primi olsun diye mi atıyorlar diye düşünmeden geçemiyorum.
Bu taraftarlar, Gerets'e atılan ve alnında patlayan bozuk paranın O'nu Galatasaray taraftarları arasında daha da değerli kıldığını, nefret ettikleri rakip takıma zarar vermek isterken aslında zarar yerine yarar sağladıklarının farkında değiller mi acaba?
Bozuk para olayında, kafama hep bozuk paraların toplandıktan sonra ne yapıldığı takılmıştır. Dördüncü hakem kendisine verilen paraları cukka mı yapıyor yoksa federasyon yetkilerine mi teslim ediyor acaba?
Hazır bu konu açılmışken, canlı canlı şahit olduğum bir kaç olayı da anlatmamak olmaz.
Doğup büyüdüğüm ancak üniversite hayatı başlangıcı itibariyle göçüp gittiğim şehrimin takımının maçlarına giderdik hafta sonları. Taraftarın futbolcuya kooooş diye bağırdığı, aynı futbolcu kaleci ile karşı karşı kaldığında vur leynn nidalarının yükseldiği, futbolcunun vurduğu topun kaleciden dönmesiyle niye vurdun, bas çalımı deyip arkasından birkaç küfürün eklendiği 3. Lig maçlarına.
Bazı sahneler gözümün önündedir hala. Bilecikspor'un küme düşme potasında olduğu bir sezonda, Gençlerbirliği Oftaş amatör kümeden 3.Lig'e çıkmıştır ve lig bitimine 5-6 hafta kala şampiyonluğunu ilan etmiştir. Ligin bitimine 2 hafta kala Oftaş, İlhan Cavcav başkanlığında Bilecik'e deplasmanına gelmiştir.
Maç öncesinde tribünlerde yumurtalar ve birer ikişer kiloluk un paketleri dağıtılmıştı. Oftaş hocası yedek kulübesinden her çıktığında önce un paketleri arkasından da yumurtalar fırlatılıyordu. Hoca 20 dk içinde omlet yapımına hazır hale getirilmişti. Sonuç olarak yabancı maddeler işe yaramış, devre arasında Oftaş soyunma odasının basılmasının da etkisiyle maç, kalecinin göz göre göre yediği golle 1-0 lehimize sonuçlanmıştı. Bilecikspor taraftarları, maç içerisinde omlet kıvamına getirdikleri Oftaş Hocası ve devre arasında dayak yemiş Oftaş oyuncularını maç bitiminde bağırlarına basarak, alkışlar içerisinde, centilmence yolcu etmişlerdi.
"I Love You Şenol" yazımda da kulaklarını çınlattığım Şenol Karagöl, Beyparazarı Belediye Spor'da oynadığı zamanlarda Bilecikspor'a konuk olmuştu. O maçta Şenol gerçekten muhteşem oynamış, ancak yediği her küfür sonrasında dil çıkartarak büyük bir terbiyesizlik! yapmıştı. Allah rahmet eğlesin, Cesur adında bir abimiz vardı tribünde. Terbiyesizliğe daha fazla dayanamayıp, şeref tribününden futbolcuların soyunma odalarına girdiği üstü tel örgülerle kapalı tünele uçmuştu. Bu yabancı madde uçusunda bütün tribün gülme krizleri geçirmişti. Aynı maçta Şenol'a bir de tencere kapağı hediye edildiğini! hatırlatmadan geçmemek kazım.
Türk taraftarı, sahaya cep telefonu ve aksesuarları, davul ve davul tokmağı, topuk kısmına basılmış ya da basılmamış ayakkabı ya da her türlü çakmak atmayı sıradan hale getirmiştir. Deplasman taraftarları ise musluk, musluk başı, seramik, lavabo gibi aksesuarlar ile süslemektedir sahayı.
Aynı taraftarlar, Ali Sami Yen'de takma diş, 2002 yılında İzmir'deki Göztepe Fenerbahçe maçında balta kullanmıştır. Yine aynı taraftarlar araba anahtarı, tribündeki koltukları bütün olarak yada parçalar hainde şemsiye, sustalı bıçak, "hakem al sana gözlük" nidalarıyla savrulan numaralı gözlükler, yangın tüpü, kebap tepsisi, havalı korna, saat gibi yaratıcı fikirlerle futbolumuzu renklendirmektedir.
Yabancı madde kullanımında en duygusal taraftar, futbolcuların huzur dolması için sahaya 2 ayrı maçta yastık gönderen Trabzonspor taraftarıdır. Hatta bence o maçlarda yastıkları fırlatan aynı kişidir.
Maçlarda sahaya doğru inen, 0.5 litreden başlayarak 1.5 litreye kadar sınıfları bulunan su şisesi görmekte mümkündürdür. Bu gidişle, yakın zamanda 20 litrelik damacanaların yabancı madde olarak kullanılmaya başlanacağı günler yakındır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder