26 Şubat 2009 Perşembe

Rakı > Şarap


Maç öncesinde geleneksel uğurumuz olarak, maçın başlamasına 5 dakika kala hepimiz yine bir Tromsö havası sezme rutinini gerçekleştirmiştik. Az daha bu uğur ters tepip elenmemize neden oluyordu.

Galatasaraylı ya da Fenerbahçeli taraftarlar, Avrupa'nın tadına vardıkları için bir başka oluyorlar böyle maçlarda.

Lig maçlarında çekirdek yemeyi bağırmaya tercih eden, kupa maçlarına gitme tenezzülünde bulunmayıp maçları evinden izleyen Türk seyircisi.

Maçı başlatan düdük çaldığında, maçın başlama anından bitişine kadar rakip takım üzerinde baskı kurma niyetindeki tribünler golün nasıl geldiğini anlayamadılar.

Sonrasında ise hem tribunlerde hem de sahadaki futbolcularda büyük telaş hakimdi.

Gol sonrasındaki 40 dk bir türlü top yapamayan Galatasaray, yine kimsenin nasıl olduğunu anlamadığı bir golle durumu 1-1 e getirdi. (Gece televizyondan tekrarını izleyince Bordeaux defansının falso alan topu neden ıska geçtiğini daha iyi anlamış olduk.)

Golden 1 dk sonra yine kimsenin anlamadığı, hatta gol olduğunda en başta sevinmediği, Kewell'ın yedek kulübesine koştuğunu görünce idrak ettiği bir gol oldu.. İngilizlerin tabiriyle top corner'a giden bir şutla.

İkinci yarı ise kaçan gollerle başladı. Önce Sabri'nin 3'e 1 giderken Lincoln ile Baros'un arasına attığı top, sonra Baros'un kaçırdığı 2 net pozisyon. ( Burada Baros'a da ayrı bir parantez açmak lazım. Seyirci bu adam neden bu kadar yoruldu diye mırıldandı son 20 dk, aslında maçın en çok koşan adamıydı kendisi.)


3-1 den sonra her şey bitti derken, hatta maç 5-6 olma yolunda ilerken yine kimsenin anlayamadığı, 1.5 dk içinde gelen 2 gol. Gol olduğuna inanamayanları kendine getiren skorboard oldu.

Ne olduysa benim için gayet fulu geçen, sadece Sabri'nin vuruşunu hatırladığım son 15 dk içinde oldu.

Dağlara, taşlara vuran Sabri yine dağlara,taşlara vurdu. Ama Allah'tan, bu sefer dağ kale, taş meşin yuvarlaktı.

Bir anlık da olsa Arda'nın kalecinin görüş açısını kapattığı için ofsayt olduğunu düşündük. Ama yan hakem düşünmedi...En güzelini de yaptı...

Sonuçta, yine kimsenin nasıl olduğunu anlamadığı bir şekilde tur geldi.

Galatasaray'ın öğrenmesi gereken şey takım savunması. Savunma yapabildiğimiz anda zaten muhteşem bir ileri uca sahip olmamız nedeniyle tur kapılarını teker teker aralamak işten bile değil...