25 Şubat 2009 Çarşamba

Paulo Maldini nam-ı diğer Il Capitano

Geçenlerde AC Milan ile Genoa arasındaki maçı izliyorum arkadaşlarla. İçlerinden bir arkadaşım başladı Milan’ın ne kadar yaşlı bir takım olduğundan bahsetmeye. Başladığı zaman da öyle hemen bitirmez cümlesini, anlattıkça anlatır, konuştukça konuşur. İmdadımıza Maldini yetişti Allah’tan. Heyecan içinde telaşlı telaşlı konuşurken, Maldini’nin topu ayağının altından kaçırmasıyla; “şu Maldini 40’ına gelse de bıraksa artık futbolu” cümlesini çıkarıverdi ağzından. Bir türlü bulamadığımız acil çıkış kapısını kendi elleriyle göstermiş oldu bizlere. 1968 yılında doğmuş bir insan nasıl olurda hala 40 yaşına gelmemiş olur.

Hemen lafını daha doğrusu kurmaya başlayıp bir türlü nokta ile bitiremediği cümlecikler topluluğunu soruların çalıştığım yerden gelmesinin de büyük etkisiyle bir çırpıda kesip başladım anlatmaya.

Paolo Maldini, diğer bir efsane Cesare Maldini’nin 26 Haziran 1968 yılında dünyaya gelmiş olan oğlu.

Her ne kadar Alessandro Costacurta diye ısrar eden arkadaşlarım olsa bile AC Milan tarihinin en efsane savunma oyuncusudur kanımca.

Il Capitano, biraz da babasının yönlendirmesiyle çok küçük yaşta tanışır futbolla. AC Milan altyapısında geçen yıllardan sonra 16 yaşında A takıma yükselir. Türk insanının kafa yapısına çok benzettiğim İtalyanlar da Türkiye’de dönen dayımın kızı, eltimin oğlu, bacanağımın baldızı muhabbetlerinin benzeri bir torpil mantığı ile Babası’nın Oğlu olduğu için A takıma yükseldiğini düşünürler ilk başlarda. Ancak baba torpili ile İtalya 21 yaş Altı Milli Takımında 16 yaşında oynaması da mümkün değildir.

Maldini küçük yaşta giydiği AC Milan formasını bir daha da çıkartmadı üstünden. En verimli dönemleri diyerek belirli bir yaş aralığı vermek isterdim; ama verimsiz olduğu bir dönem hatırlamıyorum nedense. Tek hatırladığım 2001 yılında verdiği bir röportajda çok verimli bir süreç geçirdiğini ve 2002 yılında zirvedeyken futbolu bırakmayı düşündüğünü belirtmesidir. Sanırım 2012 yerine sehven 2002 demiş kendileri. Şunun şurasında ne kaldı ki 2012’ye? Her sezon sonunda İtalyan medyası tipik başlık olarak Il Capitano aktif futbol yaşantısına veda ediyor cümlesini kullanır 5-6 senedir. Onlar bu başlığı atmaktan Maldini de futboldan bıkmadı hala.

Maldini’nin hala sonlandırmadığı futbol yaşantısında kazandığı kupaların sayısı hayli fazla. Kırdığı rekorlar da yanında bonus bu koca yaşantının.

Serie A’da çıktığı maç sayısı 600’ü toplamda da 800’ü çoktan geçen Kaptan’ın İstanbul’da Liverpool’a 50. saniyede attığı gol O'nun Şampiyonlar Ligi’nin en erken golüne imza atan oyuncusu unvanını kazanması sağlamıştır.

Milan taraftarının futbolu bırakmasını istemediği Maldini’nin son kararı bu sezon sonunda futbolu bırakmaktır. Di Milan (Milanlı) olarak da bilinen Kaptan’ın forması jübilesi ile beraber müzeye kaldırılacaktır. 3 numaralı formayı müzeden sadece Il Capitano’nun oğulları ve daha sonraki nesillerde futbolcu olacak biri çıkarabilecektir. Şu an için buna en yakın aday olarak Maldini’nin oğlu, AC Milan altyapısında oynayan Christian gözükmektedir.

Gelelim Paolo Maldini’nin benim için ifade ettiklerine.

Maldini merakı ilkokul yıllarında bir arkadaşımın Milan – Ajax maçı sonrası okulda “Maldini Abi” çok güzel savunma yapıyor diye kurduğu cümle ile başladı. Bu arkadaşımın futbolla hiçbir alakası olmayan bir kız olması, sadece yakışıklı olduğunu düşündüğü için böyle bir cümle sarf ettiği aklımın ucundan bile geçmemişti. Halbuki AC Milan Ajax’a 2-0 ile boyun eğmek zorunda kalmıştı.

Maldini merakı EA Sports’un hayatımıza kazandırdığı Fifa 98 ile doruğa ulaşarak artık merak olmaktan çıkıp sevdaya dönüşmüştü. Defans önünde kestiği toplarda orta sahayı geçtikten sonra yaptığı vuruşlarla gol sayısı bir sezonda 10-12 arasında gidip gelirdi oynadığım zamanlarda.

Büyük Kaptan Bülent Korkmaz’ı hatırlatması da 2000’li yıllardan sonra benim için daha da önemli kıldı Maldini’yi. Giydiği forma numarası, saçları, her röportajında bahsettiği Milan sevgisi. Kaptan'ın formasını, Galatasaray sevgisini çağrıştırırdı bana.

Büyük Kaptan futbolu bıraktıktan sonra daha da bağlandım ona. Sanki Maldini’yi izlediğimde Büyük Kaptan’ı unutmuyor, onun hala futbol oynadığını düşünerek kendimi avutuyordum. Hala da öyle yapıyorum. AC Milan’a karşı bir sempatim olmamasına, hatta Galliani yüzünden nefret dolu olmama rağmen sadece Maldini için izliyorum maçlarını.

Sezon sonunda futbolu bırakacağını açıkladığında sezon sonu gelmemesi için dua etmeye başlayan, Büyük Kaptan’a duyduğum özlemi nasıl dindireceğini kara kara düşünürken, yardımıma Galatasaray’ın efsanesi, Büyük Kaptan’ın kendisi yetişti.

O’nu Ali Sami Yen’in kapalı tribünden canlı canlı görebilecek, saha içinde olmasa da saha kenarındaki oyununu izleyecek, onu her maç Büyük Kaptan diye tribünlere çağırabilecek olmak yeterli mutlu olmak için. Teknik kapasitesi, oyunu okuyuşunu tartışmak düşünmek istemiyorum şu anda.

Maldini’den bahsederken bile konu Galatasaray’a geliyor ise; Maldini’nin Galatasaray ile oynanan ve 3-2 kazandığımızda ağzından çıkan şu sözler kapanış için yerinde olacaktır.

“Hiçbir güç beni bu statta 25.000 kişinin olduğuna inandıramaz! Dida’yı bir kez bile duyamadım.”

Hiç yorum yok: