11 Nisan 2010 Pazar

Alkışlar Pellegrini'ye...

Ailemizdeki futbol sevgisi Galatasaray’ın üzerine kurulmuştur. Babamın sayesinde oğulları olarak kardeşim ve ben Galatasaray ile futbolla tanıştık, futbolu sevdik ve sonunda da bizi futbolla tanıştıran bu takıma aşık olduk. Küçücük yaşlarda kendimizi deplasman maçlarında bulduk işte sırf bu yüzden. Yaş büyüdükçe sevgi daha da arttı, sevgi arttıkça yollar kısaldı ve hafta sonları Bilecik’ten İstanbul’a, mabede gelen fanatikler haline büründük. Baba ve oğulları olarak aynı renklere gönül vermenin getirdiği yakınlığı yaşadık ve hala da yaşıyoruz. Galatasaray yenildiğinde hep beraber üzülürken, her galibiyette birlikte seviniyoruz. İşte bu yüzden güzel belki de futbol, aileyi birbirine daha da kenetlendirdiği için.

Eminim ki şu an çoğunuzun içinden, “Alkışlar Pellegrini’ye” başlıklı bir yazıda bu adam ne anlatıyor böyle diyordur. İşte bu yüzden hemen olayı El Clásico’ya bağlıyorum.

Baba ve oğulları arasındaki futbola dair tek çatışmadır El Clásico’nun kahramanları. Babam ve kardeşim Barcelona taraftarıyken, bendeniz Real Madrid fanatiğimdir uzun yıllardan beri. Bu yüzden de bu iki takım karşılaştığında Galatasaray – Fenerbahçe heyecanına benzer bir heyecan hakim olur ailede. Dün akşamki mücadele öncesinde de durum pek değişmedi. Önce memleketten babam arayıp, bu akşam sizi şöyle yaparız, böyle yaparız deyip sinir katsayımı yükselti. Ardından da evde bekleyen kardeşimin Messi hayranlığını abarttığı saçma sapan yorumları çıldırttı beni. Ama uzun süreden beri ilk defa bu kadar emindim Barca’yı eli boş göndereceğimizden ve bu yüzden cevap verme tenezzülünde bulunmadım. Takım bu sezon evinde oynadığı maçlarda tek bir puan bile kaybetmemişken, Ronaldo’nun ve Higuain’in yüksek formları gaza getirmişti belki de beni.

Ancak, Pellegrini denen Şili'li (edit) sağolsun, bütün ümitlerimi yıktı ve bu sezon sevinmek için son şansım olan Real Madrid galibiyetini ellerimden çekip aldı. 2 Diarra’yı birden kenara bırakıp Gago ile başladı oyuna ve utanmadan sıkılmadan Ronaldo’yu da sol açıkta oynattı. Sırf bu yüzden sağ kanattan tek bir kez bile tehlikeli atak geliştiremedik maç boyunca. Sol kanatta da Ronaldo hep ters ayakla almak zorunda kaldı topları, ve bu nedenle etkili de olamadı. Marcelo’nun harika (!) pasları da Higuain’in işini bitirince mucizelere kaldığını anlamıştık galibiyetin. Ama yine de bir umut besledim içten içe. Pellegrini belki ilk defa kafayı çalıştırır da Guti ile Benzema’yı sürer oyuna, Gago’dan da kurtuluruz dedim durdum. Benzema’yı oyuna sürüp onu sol açığa çekecek, Ronaldo sağ açığa kayacak ve Guti’de pas trafiğini yöneterek gol atmamızı sağlayacaktı böylelikle. Ama bu adam önce Marcelo'yu çıkarttı, sonra da Higuain'i. Torpilli Gago’yu da 90 dakika sahada tutarak sonun gelmesinde katkıda bulundu. Diğer tarafta ise Xavi resitali vardı. Messi’nin bu kadar abartıldığı bir dünyada neden kimse bu adamın hakkını teslim etmiyor anlamıyorum. Messi’nin bu sezon attığı çoğu golde, tıpkı dün akşamki maçta yaptığı gibi akıllara zarar ara pasları veren bu adamdan başkası değil.

Bu sezon elde var sıfır. 2 Fenerbahçe, 2 Barcelona mağlubiyeti. Zaten daha fazlasını da kaldıramaz bu bünye. Yeter artık dalga konusu olduğumuz. Arkadaşların dalga geçmesi koymuyor ama babam ve kardeşim de bunu yapınca acı veriyor artık :).

Ve sonuç olarak, yine bana hüsran, yine bana hasret var…

2 yorum:

ilquer dedi ki...

Pellegrini Uruguaylı değil Şilili. Ayrıca Marcelo 55'te oyundan çıktı Higuain 80'de.

beera dedi ki...

@ilquer;

kesinlikle haklısın. Dün gece lugano hakkında o kadar çok muhabbet geçmiş ki kafam uruguay'a gitti. Uyarı için teşekkürler