12 Nisan 2010 Pazartesi

Bir Tribünün Çöküşü!!!

Yenilsen de, yensen de
Taraftarın seninle,
Üzüntünde, sevincinde,
Seninle birlikte….

İşte buydu Kapalı’yı numaralıdan farklı kılan. İstanbul’daki ve Kapalı’daki 8’inci senemde her mağlubiyetten sonra bu tezahüratı duydum ben. Bu yüzden sevdim Kapalı’yı, bu yüzden deliler gibi bağırdım her maçta… Alparslan Abi’nin ölümünde bu yüzden ağladım dakikalarca…

Ama dün gece, bambaşka bir Kapalı gördüm ben. Hem de hiç sevmediğim, hayatımda bir daha tanık olmak istemediğim bir ruh halinde… 6-0 yenildiğinde Fenerbahçe’ye, bağrına basmıştı bu takımı dün herkesi ıslıklayanlar.

Ne oldu, neden oldu bilmiyorum ama ben dün ilk defa maçı yarıda bırakıp terk etmek istedim orayı. Hatta buna da kalkıştım ama Ali Sami Yen’in koridorlarına girdiğimde başkalarına kızıp takımı yalnız bırakmayı yediremedim kendime ve geri döndüm.

Takımın bu gidişatına tepki konulması gerektiği konusunda herkes ile hemfikirim. Takımda bir şeylerin ters gittiği ve kendilerine gelmeleri için harekete geçilmesi gerektiği belli. Sami Yen, deplasman demeden her maça gelen, bazen polis dayağı, bazen biber gazı yiyen, sevgilisiyle sırf Galatasaray yüzünden kavga eden, kombinesini kredi kullanıp alanlar, takımlarından sadece biraz saygı bekliyorlar çünkü. İstedikleri tek şey bu aslında. Ancak ne yazık ki bunun verdiği hırs ve kızgınlık ile kendilerini kaybedip hayatları boyunca daima pişmanlık duyacakları hareketler yaptılar. Bu şekilde ve böyle bir tepki verilmemeliydi.

Fenerbahçe maçında takımı ruhsuz oynamak ile suçlayanlara birkaç sözüm var aslında. Maçtan 7-8 saat önce içmeye başlayıp, tribüne zilzurna sarhoş giren, maçta toplasan bir dakika bağırmamış olanlar, sırf para hırsı yüzünden kombinesini bir maçlığına 500-600 TL’ye kiralayanların buna hakkı yok işte. Takımına karşı görevini yerine getirmeyenlerin, takıma küfür etmeye de tepki göstermeye de hakkı yok.

Dün akşam beni utandıran, üzen en önemli şey ise Arda’ya gösterilen tepkiydi. Kız arkadaşı ile sinemaya gitti diye, son haftalarda sakat olduğu için oynamayan ama buna rağmen Fenerbahçe maçında daha da ciddi sakatlık yaşama riskine karşı oyuna girmek için hocasına yalvaran Büyük Kaptan’a kimsenin laf söylemeye hakkı yok. Metin gibi oynayan tek adamken, tüm benliği ile renklere için savaşırken, kimsenin yok. Kimsenin Arda’ya tek bir laf etmeye hakkı yok!!!
Bu arada numaralıya da helal olsun. Belki de hayatlarındaki en doğru hareketi yapıp, takımlarına sahip çıktılar.

Şunu merak ediyorum. Bu hafta derbiden bir beraberlik çıksa ve Bursaspor da puan kaybetse ve biz de Manisa’dan 3 puan ile dönsek, Ali Sami Yen’deki Bursaspor maçında yine bu tepkiyi koyabilecekler mi?

Allah’tan tek dileğim var, o da bu sene şampiyon olmak. Ama bu istek şampiyonluğa olan arzudan, onun getirdiği mutluluktan değil. Dün takımı ıslıklarken, şampiyonluk geldiğinde takımı bağrına basacak olan iyi gün dostlarını tanıyabilmek için..

Bu satırları okuyup, bu yazının altına imza atmayacak harbi Galatasaraylı yoktur diye düşünüyorum...

Hiç yorum yok: