26 Mayıs 2009 Salı

Transfer Dosyası

Transfer sezonu boyunca, Türkiye'de ve Avrupa'da gerçekleşen transferlere bu bölümde yer verip, günlük olarak güncelleyeceğim. Denetçilere özgü bir çalışma oldu :)

Umarım güzel transfer haberleri alırız yaz aylarında...


Forma öpme sezonu başlasın...

Avrupa'da ligler yavaş yavaş biterken, transfer sezonları açılmadan imzalar başladı.

Bu yaz da, hem yurt içinde hem de yurt dışında çoğu imza töreninde forma öpme sahnelerine tanıklık edeceğiz.

Galatasaray'a, Beşiktaş'a, Fenerbahçe'ye transfer olan Türk ve Türk kökenli futbolcular, çocukken taraftarı oldukları takımlara transfer oldukları için profosyonel futbolcunun yaşayabileceği en güzel anları yaşayacaklar. Türkiye'ye gelen yabancı futbolcular ise Avrupa'da ismini duydukları bu takımların önemini vurgulayacaklar.

Fotomaç ya da Fanatik gibi gazeteler 3 büyüklere takım başına 90 ile 100 arasında transfer gerçekleştirecekler.

Başkanlar ve en önemlisi futbol şubesi sorumluları uçakla seyahat eden modern Evliya Çelebiler olacaklar. Haldun Üstünel'in T.Henry ile anlaştığı, Aziz Yıldırım'ın İbrahimoviç'i almak için düğmeye bastığı iddaa edilecek.

Bunlar olurken taraftarlar heyecanlanacak, Henry'in uçağı kaçırdığı, Aziz Yıldırım'ın bastığı düğmenin bozulduğu haberleri ile de üzülüp yıkılacaklar. Alkol tüketimi artacak.

Zaten bunların hepsi alkol üreticilerinin planı değil mi? (!). Henry Türkiye'ye ayak basar umuduyla, yurdum taraftarı sponsor içki firmaları takımlarına daha fazla sponsorluk parası versin diye, Efes Pilsen'e para akıtacaklar. :).

Bu kadar yalan dolan sadece bizim ülkemizde olmuyor tabiki. Akdeniz'e kıyısı olan İspanya, İtalya gibi ülkelerde durum aynı. Sanırım sorun Akdeniz'den kaynaklanıyor.

Hadi bakalım hayırlısı...

24 Mayıs 2009 Pazar

Tugay Veda Ederken...

Bu hafta herkesin konuştuğu isim Paulo Maldini, konuştuğu olay ise O'nun futbolculuk kariyerinde Milano'daki, kendi seyircisi önündeki son maçı oldu. Bülent Abi'nin de dahil olduğu bir çok blog sahibi bu vedayı fotoğraflarla satırlara döktü.

Ben de, o blog sahiplerinden biri olma yolundayken, Maldini'nin vedası hakkında bir kaç kelam edecek iken bir anda bir acı hissettim içimde. Tugay Kerimoğlu'nun vedasını yazmak varken, neden Maldini hakkında yazmayı düşündüğüm için vicdan azabına dönüşen bir acı...

1984 yılında doğmuş bendenizin, en önemli çocukluk figürlerinden olmuştur Tugay.

1987 yılında henüz 17 yaşındayken ilk kez Galatasaray forması giyen Tugay'ın Galatasaray'daki ilk profesyonellik yıllarını hatırlamıyorum ne yazıkki. 90'lı yıllar başlar başlamaz, Tugay sevgisi de başlamıştır bende. TRT'de izlediğim maçlarda, spikerlerin Bülent ve Tugay'dan çok fazla bahsetmeleri de belki de bir etkendir bunda.

22 yaşında Galatasaray'ın en genç kaptanı olan Tugay, Büyük Kaptan olarak bilinen Bülent'ten çok daha büyük bir kaptandır gözümde.

Galatasaray'daki futbol kariyeri boyunca, defansif orta saha özelliği sergilerdi. Ama, dürüst olmak gerekirse bu özelliğini bazen abartır, takım tam hücuma çıkarken ayağındaki topu bir güzel ezerek, hücum etmek yerine defanstaki arkadaşlarına dönerdi.

Tugay'ın Galatasaray yıllarında attığı golleri hatırlıyorum, belki bunların çoğunu unutacağım zamanla. Ancak, 2000 yılında, Galatasaray'dan Rangers'a transfer olmadan önce, 4-2'lik H.Berlin maçında attığı golü, ve en önemlisi golden sonraki muhteşem sevincini bir ömür boyu unutmayacağım.

Galatasaray'ın baş belası olan mali kriz, Tugay'ın Galatasaray'dan gidiş bileti olmuştu futbolunun baharında. Halbuki, Uefa Kupası hayallerimin içinde o kupayı kaldıracak kaptan olarak yer almıştı hep.

İstemeye istemeye, ağlaya ağlaya gitmişti Tugay. Ama en iyisini yapmış gerçekten. 1.5 senelik Rangers kariyerinde İskoçya Ligi Şampiyonluğu ve İskoçya Kupası görüp, Ulubatlı Souness'ın yanına, Blacburn Rovers'a transfer olduğunda futbola yeniden başlamış gibiydi.
2002 yılında Dünya Kupası'nda oynadığı futbol, Ada'nın futbolun beşiği olduğunu bir kez daha kanıtlamıştı bize.

Takımı muhteşem yöneten, tek pas ustası olmuş, en önemlisi futbol zekasını geliştirmiş olan Tugay, 2002'deki Dünya 3.lüğünde önemli paya sahip olmuştu. 2003 yılındaki Letonya faciasından sonra milli takımı bıraktığını açıkladığında, Tugay'a duyacağımız özlemin daha da artacağını hissetmeye başlamıştık bile.,

Blackburn'deki ilk sezonunda İngiltere Lig Kupasını kazanan Tugay, 7 senelik bu macerasında ceza sahası dışından attığı muhteşem gollerle ( örneğin; 7-1'lik West Ham United maçındaki, Uefa Kupasında 3-0'lık Basel maçındaki...)

Tugay, 2003-2004 sezonunda Rovers taraftarlarınca yılın futbolcusu seçilerek, takım için ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu göstermişti.

Galatasaray'daki kaptanlık süresine doyamadığım Tugay'ın Blackburn kaptanı yapılması sonrasında duyduğum mutluluk paha biçilemezdi.

Fatih Terim'in önemli katkısıyla, 5 Haziran 2007 yılında West Fallen'de Brezilya ile Türkiye arasında oynanan hazırlık maçında son kez Ay-Yıldızlı formayı giyen (94'üncü milli maçı olduğu için 94 numaralı forma ile çıkmıştır bu maça) Tugay'ın bu vedası beni derinden üzmüştü.
İşte o üzüntü, dün itibariyle bir kat daha arttı. Tugay, Rovers taraftarının yoğun sevgisi altında futbolculuk kariyerine veda etti.

Güle Güle Kaptan...
Şimdiden çok özledik...