10 Kasım 2009 Salı

Rafa Benitez

Liverpool'un Anfield Road'da Birmingham City ile 2-2 berabere kaldığı maçtan sonra yazmak istemiştim aslında Rafa Benitez hakkında bir kaç satır. Ancak, denetçilerin muzdarip olduğu iş hayatındaki yoğunluk sebebiyle uzun süre zaman ayıramadım blog sayfama. İş hayatının bünyede yarattığı stresi tek kalemde atmamı sağlayan yazılarımı aksattığım için klavyeden uzak geçirdiğim her saat, her gün için önce üzüldüm, sonra da kızdım kendime. Ama ne yazık ki 1 hafta boyunca tek kelam edemedim futbola dair. İş hayatının getirdiği yoğunluk ve stresi bir kenara bırakıp futbola dönelim biz en iyisi.

Rafa Benitez Liverpool'a imza attığında her ne kadar iki İspanya Ligi şampiyonluğu ve bir UEFA kupası şampiyonluğu ünvanlarını taşısa da İngiliz medyası tarafından yadırganan bir hamle olmuştu. José Mourinho'nun Chelsea'si karşısındaşampiyonluk yolunda hiç bir şans tanınmayan Benitez'i zor bir sezon bekliyordu. Liverpool macerasının ilk aylarında Gerrard'ı Chelsea'ye kaptırmamak için o kadar çok uğraştı ki, bu arada Michael Owen'ın ellerin arasından kayıp Real Madrid'in yolunu tutmasına engel olamadı. Ligde ilk haftalardaki puan kayıplarıyla bir anda yarıştan kopan Liverpool Şampiyonlar Ligi maçlarında gösterdiği insanüstü performans ile sürpriz sayılabilecek galibiyetler alarak yoluna devam ediyordu. Ancak, sürpriz galibiyetlerin Chelsea ile oynanacak olan yarı final mücadelelerinde son bulacağı düşünülüyordu. Ta ki, Liverpool adını İstanbul'daki finale yazdırana kadar.

Benim de aralarında bulunduğu çoğu futbolsever Liverpool'un bu noktaya büyük bir şans eseri ulaştığını ve AC Milan karşısında hezimete uğrayacağını düşünüyordu. Nitelim maçın ilk yarısındaki Milan rüzgarı sonrasında herkes çekirge bir daha sıçrayamadı diye geçiriyordu içinden. Fakat, hepimize kapak olurcasına Liverpool ikinci yarıdaki oyunu ile kupayı kaldırdığında hepimiz mucizenin nasıl doğduğuna şahit oluyorduk.

Rafa, Anfield Road'daki ilk sezonu sonunda Uefa Şampiyonluğu madalyasının yanına bir de Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu madalyasını da asmış olmanın gururu ile yeni sezona yüksek bir transfer bütçesi ile ödünlendirildi. Ama "paraları paraları saç saç saç" stratejisi sonucunda transfer sezonunu başarısız bir şekilde kapatıp Premier Lig şampiyonluğuna da daha lig başlamadan elveda dedi. Sezonu 2006 yılı FA Cup Şampiyonu olarak bitirmeleri hem Liverpool taraftarını hem de Liverpool medyasını tatmin etmedi. Zaten, o gün bugündür kupaya hasret kaldı Reds.

Liverpool'daki son üç sezonda boşa harcadığı paralar yüzünden bu sezon başında Xabi Alanso, Arbeloa gibi yıldızlarını kaybetmek ve kısıtlı tranfer bütçesi yüzünden önemli transfer gerçekleştirememek zorunda kalan Rafael Benitez için çanlar çalmaya başladı. Sezon başından beri berbat futbol oynattığı takımının her puan kaybı sonrası mazeretler üretmeye çalışan, bazen de futbolcularını suçlayan Benitez kendisini kör kuyulara attırmak için elinden geleni yapıyor. İşte bu yüzden, Premier Lig'de üst üste puan kayıplarının yanı sıra, Şampiyonlar Ligi'nde tur şansını mucizelere bırakan Liverpool'da ani bir kan değişikliği gerçekleşme olasılığı her geçen gün artıyor. İngiliz gazetelerinden okuduğum bazı haberleri de dikkate alırsak bir teknik direktör için en büyük tehlike olan takım içinde huzursuzluk baş göstermeye başlamış ve bu huzursuzluklar sonucunda genellikle teknik direktörler için "The End" olur.

Bekleyip göreceğiz...

8 Kasım 2009 Pazar

Böyle Aşk Düşman Başına...

Beşiktaş karşısında muhteşem bir futbol oynayan Trabzonspor'un şanssızlığı Hakan Arıkan'ın üstün performansıydı. Nasıl olduğunu anlayamadığım bir şekilde inanılmaz kurtarışlar yaptı. Trabzonspor tempo yapıp gol için yüklendikçe o kalesinde devleşti, tek başına savaştı. Hem takım arkadaşlarını hem de Mustafa Denizli'yi kurtardı.

Hakan Arıkan ile Trabzonspor arasında geçen mücadeledeki futbol hakkında çok fazla konuşmaya gerek duymuyorum. Bu maç üzerine konuşulabilecek tek şey Trabzonspor taraftarı olduğunu iddaa eden insanların çıkardığı rezillik. Takımının Beşiktaş'ı ezdiği ve gol bulmak için herşeyi denediği bir maç sonunda sadece tabelaya bakıp yönetim istifa diye haykıran, Beşiktaş ikinci golü bulduğunda "goooll" diye bağıran bir taraftar grubu ne başarıya ne de şampiyonluğa layıktır. Zaten bu yüzden sittinsene şampiyonluk göremeyecekler.

Trabzonspor dün gece 2-0 mağlup olsa da, maç sonunda alkışlanmayı ve tribünlere çağrılmayı sonuna kadar haketti.

Şehrine ve takımına sahip çıkmayan tarafların yaptığı terbiyesizliktir, ayıptır. İyi gün dostu olup, kötü günde takımına arkasını dönen taraftar düşman başına....

Yazık...!